Akıllı Suna Okuma Masalı

Akıllı Suna

Zamanın birinde, Kafdağı'nın ardında bir ülke var­mış. Bir gün bu ülkenin sultanı bir yarışma düzenle­miş. Her yere ilanlar astırmış, her tarafa tellallar salmış. Bilgili olup da kendisine güvenen bütün genç kızlar saraya davet edilmiş.

Sultan bir istekte bulunacak, bu isteği yerine getiren genç kız da sultanın oğluyla evlenecekmiş.

Ülkenin dört bir tarafından gelen kızlar sarayın bahçesin­de beklemeye başlamışlar. Sonra birer birer sultanın huzu­runa çıkarılmışlar. Sultan, hu­zuruna çıkan genç kızların gü­zelliğine çirkinliğine bakma­dan şu istekleri sıralıyormuş:

- Bir tavşanın üç gün içinde yavrulamasını sağlayacaksınız.

Yavruların sayısı dokuz olacak.

Sonra ben, bir şişenin içine tam doksan dokuz altını koyacağım. Siz gözümün önün­de bu doksan dokuz altını şi­şenin içinden çıkaracaksınız.

Fakat bunu yaparken şişeyi kırmamalısınız. Eğer karşıma gelenler gençse ihtiyarla­malı. Beli iki büklüm olmalı. Haa, az daha unutuyor­dum. Bunları yapabilmek için benden ancak iki kelimelik bir şey isteyebilirsiniz.

Genç kızlar ne yapacaklarını bilememişler. Bırakın iki kelimelik bir şey istemeyi, ağızlarını bile açamamışlar. Üzgün bir şekilde saraydan ayrılmışlar.

Şehrin en fakir mahallesinde öksüz bir kız yaşarmış. Bu kızın adı Suna'ymış. Altın sarısı saçları, gök mavisi gözleri, elma gibi yanakları varmış. Çok merhametli olan Suna, aynı zamanda çok hazırcevapmış. Küçücük bir evde ih­tiyar ninesiyle birlikte yaşıyormuş. Gel zaman git zaman, sultanın istekleri ihtiyar kadının kulağına kadar gelmiş Su­na'ya şöyle demeye başlamış:

- Suna'm, güzel kızım!

Sponsorlu Bağlantılar

Beni bir dinle. Sultanın isteklerini ancak sen yerine getirebilirsin.

Suna ise:

- Aman nineciğim! Ülkenin bütün genç kızları başarısız oldular. Ben mi başarılı olacağım? Diyormuş.

Ninesinin ısrarlarına dayanamayan Suna, yamalı bir kıyafetle yollara düşmüş. Bir süre sonra sultanın huzuruna çıkarılmış.

Suna'yı gören sultan:

- Bu güne kadar isteklerimi hiç kimse yerine getiremedi. Sen mi yapacaksın yamalı kız? Demiş.

Suna hiç ses çıkarmamış. Kendisine soru sorulmasını beklemiş.

Sultan:

- Bir tavşanın üç gün içinde yavrulamasını sağlaya­caksın. Yavruları sayısı dokuz olacak. Sonra ben, bir şişe­nin içine tam doksan dokuz altın koyacağım. Sen, gözü­mün önünde bu doksan dokuz altını şişenin içinden çıka­racaksın. Ama şişeyi kırmamalısın. Eğer karşıma gelen genç ise ihtiyarlamalı. Beli iki büklüm olmalı. Haa, az da­ha unutuyordum. Bunları yapabilmek için benden an­cak iki kelimelik bir şey isteyebilirsin.

- Sadece iki kelime mi? diye Suna hayretle sormuş. Sultan bir kahkaha atarak:

- Evet, ancak iki kelime, demiş.

O gülmeye devam ederken Suna:

- Yıldızları yakalayın! Deyivermiş.

Bu söz karşısında sultan çok şaşırmış. Kahkahaları birden kesilmiş.

- Kızım, yıldızlar yakalanır mı hiç? Demiş hayretle.

- Sultanım, yıldızlar yakalanmıyorsa tavşanlar da üç gün içinde yavrulayamaz. Şişeye atılan altınlar şişeden çıkarılamaz. Gençler huzurunuzda birden ihtiyarlamaz.

Verilen bu cevap karşısında sultan, akıllı Suna'yı genç şehzade ile evlendirmek zorunda kalmış.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım Kafdağı’na...

 

İsmail BİLGİN