Aslan mı Yoksa Kötürüm Tilki mi Olmalı? Hikâyesi-Öyküsü
Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için, büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam:
- Acaba bu tilki ne yer, ne içer?... diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğini görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır.
Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince,
kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da, aslanın artıkları ile karnını
doyurur.
Ağaçtaki adam başlar düşünmeye:
“Yaaa... der. Demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise, ben niye böyle çalışıp
Sponsorlu Bağlantılar
yoruluyorum?!.. Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim... ”
Bu düşünce ile adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer, başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler. Fakat gelen giden olmaz. Kimse ona yiyecek, içecek bir şey getirmez. Sonunda adam açlıktan baygın düşer. Uyku ile uyanıklık arasında kendisine şöyle seslenildiğini işitir:
Kalk, be hey budala adam! Ne yatıp duruyorsun! Elin ayağın tutuyorken, bu miskinlik, bu tembellik niye?!.. Niçin kendini kötürüm ve sakat tilki yerine koyuyorsun? Git, aslan gibi ol, avlan. Hem kendin ye, hem de artanı ile başkaları geçinsin!..
Bu sözleri duyan adam, gerçeği anlar. Mağaradan çıkar. Çalışmak ve helâl rızk kazanmak üzere köyünün yolunu tutar...
Sadi-i Şirazî, Bostan, Çev. Rıfat Bilge, İstanbul
1947, s. 70-71'den uyarlanmıştır.