Hızır'ı Bulan Keloğlan Masalı

Hızır

Bir varmış, bir yokmuş... Memleketin birinde bir padişah varmış. Bu padişah bir gün demiş ki:

Hızır’ı bana kim bulup getirirse dünyalığını verip ahretliğine karışmayacağım. Getirmezse cellat edeceğim.”

Tellâllar çıkarmış, fakat kimse oralı olmuyor. O memlekette bir de yoksul bir Keloğlan varmış. Bir düşünmüş, taşınmış, padişaha gitmeye karar vermiş:

Ne olursa olsun. Ben gidip karnımı doyuracağım, isterse assın.” Kalkıp padişahın huzuruna çıkmış:

Padişahım, Hızır’ı ben bulacağım.” demiş. Bu Keloğlan’ın da bazı şartları varmış, onları da padişaha söylemiş:

Beni kırk gün beslersiniz, ben kırk gün ibadet edeceğim. Bu kırk günün üzerine ben Hızır’ı sana tutup getireceğim.

Padişah kırk gün bu adamın evine yemek gönderilmesini emreder.

Kırk gün bunun evine saraydan yemek gider, yer, içer, keyfine bakar. Son gün başlar düşünmeye. Karısı ne düşündüğünü sorunca:

Hanım, otuz dokuz gün oldu, yarın beni asmaya götürecekler. Ben ne Hızır’ı buldum, ne de gördüm, ne de ibadet ettim.”

Hanımı ile helâlleşir. Sabah olur, muhafızlar kapıya dayanır: “Haydi, Hızır’ı götüreceğiz. Haydi.

Bunu tutup götürdüler, ne Hızır var, ne de bir şey. Elini ayağını bağlayıp doğru padişahın huzuruna götürdüler. Padişahın kapısından içeri girerken bir de baktı ki taze bir delikanlı peşine takıldı. Keloğlan onun kim olduğunu bir türlü anlayamaz. Beraberce doğru padişahın huzuruna çıkarlar:

Keloğlan

Keloğlan, hani sen bize Hızır’ bulacaktın, niye bulamadın?

Padişahım, ben aç idim, beni kırk gün yedirdin. Allah senden razı olsun. Beni affet, ben karnımı doyurmak için mahsustan öyle dedim.”

Sen koskoca padişahla oynuyorsun ha!” masalsitesi.com Padişah vezirlerini toplar:

Buna ne çeşit

Sponsorlu Bağlantılar

bir ceza verelim?

Başvezir der ki:”Padişahım, müsaade edersen evvel keselim, sonra derisini yüzelim. Bu böyle ölsün, bir padişah oynatmak nedir, anlasın.

İkinci vezir de: “Bunu asalım.” diye cevap verir.

Üçüncü vezir: “Bunu zindana atalım, aç susuz zindanda ölsün.” cevabını verir.

Padişah aynı şeyi dördüncü vezirine de sorar ve şu cevabı alır: “Padişahım, bu bir Keloğlan’dır, padişahın işi aftır. Bunu affedin. Bunu öldürüp de ne olacak, kanına dokunacaksınız da elinize ne geçecek?

 

Dördüncü vezir böyle der demez, kenarda oturan delikanlı ayağa kalkıp padişaha der ki:

Padişahım, müsaade ederseniz size bir şeyler söyleyeceğim. Senin birinci vezirinin aslı kasaptır, anasından öğrendi; o, vezir çocuğu değildir, kasap çocuğudur. İkinci vezirin de çingene çocuğudur; üçüncü vezirin ise zindancıdır. Senin esas vezirin dördüncü vezirindir. Bunu başvezir yap, ötekilerini at dışarıya. Ben de Hızır’ım.” der demez, o delikanlı kaybolur.

Padişah toplantıya dağıttıktan sonra hemen vezirlerin analarını bulup sorar. Önce başvezirin anasına der ki:

Sen bu çocuğu nereden aldın?” “Hık mık...”

Doğru söyle, yoksa seni öldüreceğim.”

Ben doğruyu söyleyeyim de sen ne yaparsan yap. Ben bu çocuğu sarayın kasapbaşısından aldım, vezir oğlu değildir.”

İkinci vezirin anasına sorar, oda der ki: “Buraya bir çingene gelmişti, ondan almıştım.”

Üçüncü vezirin anası da zindancıbaşından aldığını söyler. Sıra dördüncü vezirin anasına gelir. Padişah sorar:

Ya sen nerden aldın bu çocuğu?

Esas babasından aldım, kimseden aldığım yoktur.

Padişah, dördüncü veziri başvezir yapar, diğerlerini çıkarır, yerlerine başkalarını alır.

Saim Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları