Tembel Keloğlan Okuma Masalı
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde, deve tellal iken, sinek berber iken, bir varmış bir yokmuş... Köyün birinde tembel mi tembel, işe güce yaramayan bir Keloğlan varmış. İki tane de abisi varmış. Abileri evlenmiş, çok çocuk sahibi olmuşlar. Bir de yaşlı anneleri varmış. Yengeleri bir gün çamaşır yıkarlarken, suları bitmiş, Keloğlan’a:
- Haydi bize su taşıyıver.
- Aman kendi suyunuzu kendiniz taşıyın.
- Eh keyfine Keloğlan. Ağaların pazara fındık fıstık almaya gittiler. Suyu getirmezsen sana vermeyiz. demişler.
Keloğlan da, fındık fıstığı çok severmiş. Fındık fıstık lafını duyunca suyu doldurmaya gitmiş. Dereye varıp tam suyu dolduracağı sırada bir balık suyu bulandırmış. Suyun bulanmasına kızan Keloğlan, paçalarını sıvamış balığı yakalamış. Tam öldürecekmiş ki balık dile gelmiş:
- Aman Keloğlan, zaman Keloğlan, beni bırak senin her istediğin olur.
- Bırak canım, sen bir hayvansın, ben bir insanım. Senin demenle benim her istediğim olur mu hiç?
- Olur istersen dene. Beni sal, "Balık dediğin olsun." dediğin zaman her isteğin yerine gelir. demiş.
Keloğlan bunun üzerine balığı bırakmış. Denemek için:
- Balık dediğin olsun, kovalar ile su dolsun. demiş. Kovalar su dolmuş. Keloğlan:
- Balık dediğin olsun, kovalar evin yolunu tutsun. demiş. Kovalar sallana sallana eve doğru gitmeye başlamış. Keloğlan da arkalarından elini kolunu sallayıp, ıslık çala çala eve gelmiş. Yengeleri kovaların kendi halinde geldiğini görünce çok şaşırmışlar. Keloğlan gelince:
- Balık dediğin olsun, kovalar kazana dökülsün. demiş. Kovalar kazana dökülmüş. Akşam olunca Keloğlan eve girmiş yatmış. Yengeleri:
- Keloğlan, yakacak odun kalmamış. Haydi odun kes gel. demişler. Keloğlan, oflaya puflaya çıkmış. Hiç at falan koşmadan, arabaya binmiş.
- Balık dediğin olsun araba ormanın yolunu tutsun. demiş. Araba hızla ormana doğru ilerlemiş Keloğlan bağırıyormuş:
- Kaçın önünden çiğnerse karışmam. diye. Araba ormana varmış durmuş. Keloğlan:
- Balık dediğin olsun, araba odunla dolsun. Köyün yolunu tutsun. demiş. Araba odunla dolmuş. Hızla köye dönerken, ihtiyar bir kadın arabanın önünden kaçamayınca çiğnemiş. Keloğlan eve gelmiş. O ihtiyar kadının da bir oğlu varmış. Anasını çiğneyen Keloğlan’ı padişaha şikayet etmiş:
- Hünkarım, bizim köyde bir tembel Keloğlan var. Arabaya at koşmadan oduna gitmiş. Araba hızla ormandan gelirken anamı çiğnemiş. Ben bundan şikayetçiyim. demiş. Padişah saray zaptiyesine "Keloğlan’ı alın gelin." demiş. Zaptiye çavuşu yanına bir manga asker alıp Keloğlan’ın evine varmış:
- Padişahın emri var seni götüreceğiz.
- Haydi be! siz de kim oluyorsunuz da, ben sizinle geleceğim. deyince, zaptiye çavuşu askerlerle beraber Keloğlan’ı yakalamak istemiş. O zaman Keloğlan:
Balık dediğin olsun,
Sponsorlu Bağlantılar
bunlar birbirlerini dövsünler. demiş. Zaptiye erleri kendi aralarında kavga etmeye başlamışlar. Kavga dövüşten perişan hale gelmişler. Saraya padişahın yanına gelince Padişah: masalsitesi.com
- Ne oldu size böyle?
- Padişahım durum böyle böyle... senin bildiğin gibi bir adam değil. Ne olduğunu bilemedik, birbirimizi dövdük.
- Yazıklar olsun size. Bir Keloğlan’ı yakalayıp getiremediniz. Bana baş vezirin yardımcısını çağırın. Yanına bir bölük asker alıp şu Keloğlan’ı yakalayıp getirsin. demiş. Baş vezirin yardımcısı, Keloğlan’ın fındık fıstığı çok sevdiğini öğrenmiş. Keloğlan’ın yanına varıp:
- Seni götürmeye geldim. Padişahım senin fındığı fıstığı çok sevdiğini duymuş, bir sürü fındık fıstık getirtti. Onu da yiyecek kimse yok. Seni çağırıyor.
- Siz gidin ben arkadan gelirim. demiş.
Vezir, askerlerle birlikte geri dönmüş. Keloğlan’ın koltuğu tangır tangır, onların yanından geçmiş. Onlardan önce saraya varıp, padişahın karşısına kurulmuş. Padişah bir bakıyor kılıksız, kıyafetsiz, cılız bir çocuk. Padişah:
- Sen böyle böyle.. Hayvan olmadan araba sürmüşsün. Kadın çiğnemişsin. Nasıl yaptın bunu?.
- Orası söylenmez.
Bu arada padişahın kızı da Keloğlan’ın namını duymuş bir köşeden bakıyormuş. Keloğlan kızı görünce bir anda âşık olmuş. Demiş ki:
- Balık dediğin olsun, padişahın kızı benim eşim olsun.
Keloğlan bırakıp gittikten sonra kız büyülenmiş, kızın dilinden Keloğlan lafı düşmez olmuş. Padişah kızını doktorlara göstermiş:
- Bu nasıl olur benim kızım erkek yüzü görmedi. demiş. Doktorlar:
- Onu kızın bilir, elbet vardır bir açıklaması. demişler. Padişah kızına çok öfkelenmiş. En sonunda kızını saraydan kovmuş. Kız saraydan çıktıktan sonra, sora sora Keloğlan’ı bulmuş:
- Ey Keloğlan, sevdan beni benden aldı, babam da beni sarayadan attı, sana geldim. demiş.
- İyi o zaman ben de seni Allah’ın emriyle alırım, var mı bundan ötesi? Padişah kızıyla Keloğlan evlenmişler. Aradan zaman geçtikten sonra, bunların çocukları dünyaya gelmiş. Bir vakit geçtikten sonra padişah, kızını özlemiş:
- Galiba haksızlık yaptım, gideyim de şunu bir bulayım. deyip düşmüş yollara. Sora sora kızını Keloğlan’ın yanında bulmuş:
- Kızım durumun nasıl?
- Eh işte iyi. deyince, kızıyla Keloğlan’ı beraberinde götürüp saraya yerleştirmiş:
- Artık burada yaşayacaksınız. demiş.
Gel zaman git zaman, padişah iyice ihtiyarlayıp, devlet işlerini yürütemez hale gelmiş. Orada da padişah seçimle iş başına geçermiş. Bir güvercin uçururlar kimin başına konarsa, o padişah olurmuş.
Güvercini uçurmuşlar. Güvercin uçmuş, uçmuş, dönüp gelip Keloğlan’ın başına konmuş. Hayır bu olmaz. deyip, kuşu bir daha uçurmuşlar, yine Keloğlan’ın başına konmuş. Üçüncü de Keloğlan’ın başına konunca, Keloğlan’a Geç bakalım. deyip, tahta oturtmuşlar. Keloğlan, padişahın kızıyla orada mutlu bir şekilde yaşayıp gitmiş.