Torbanın İçindekiler Okuma Masalı

Çok eski zamanların birinde Bağdat çarşısında dükkânı olan bir tüccar varmış. Tüccarın adı Ali’ymiş. Ali iyiliksever, doğru sözlü, cömert bir adammış.

 

Günlerden bir gün adamın biri Ali’nin dükkânına alışve­riş yapmak üzere gelmiş. Alacaklarını almış. Vereceğine sıra gelince tezgâhın üstünde duran torbayı kucaklayarak alıp götürmeye kalkışmış. Ali adamın peşinden sokağa fır­lamış. Adamı ensesinden yakalayıp:

- Hey hemşerim bu torbayı ne demeye aldın?

- Torba içindekiler ile benimdir de ondan!

- Neden senin oluyor? O torba sen gelmeden de benim dükkânımdaydı. Çünkü o benimdir.

- Hayır, bu torba benimdir. Sen onu benden çaldın, demiş müşteri.

Tüccar Ali sinirinden boğulacak gibi olmuş ve:

- Yetişin Müslümanlar! Bu adamın elinden malımı kur­tarın. Göz göre göre dükkanımı soyuyor, diye bağırmış.

Ali'nin bağırtısına tüm çarşının esnafı dökülmüş. Adamın elinden torbayı alamamışlar. Sonunda Ali'ye gidip kadıya şikâyet etmesini söylemişler. Ali gidip adamı kadıya şikâyet etmiş.

Davalı da davacı da kadının önünde el bağlamışlar.

Kadı sorguya başlamış:

- İçinizden hanginiz şikâyetçisiniz? Şikâyetinizin konusu nedir?

Daha kadı sözünü bitirmeden adam ileri atılıp:

- Allah, kadı efendimizin ömrünü uzun etsin. Şu elim­de gördüğünüz torba benim torbamdır. Onun içindekilerle birlikte kaybetmiştim. Bugün şu adamın dükkânına uğradım. Torbam onun tezgâhının üstünde duruyordu. Ben de aldım, demiş.

 

Kadı da:

- Ne zaman kaybetmiştin? diye sormuş.

Adam:

- Dün gündüz vakti. Onun kayboluşundan dolayı bu gece bir dakika bile uyumuş değilim.

- Peki, öyleyse torbanın içinde ne vardır? Söyle ba­kalım!

- Efendim torbanın içinde, efendimiz sultan için bir sürme hokkası, sürmeyi yaymak için iki gümüş çubuk, bir mendil, ağız kenarı yaldızlı iki limonata bardağı, iki meşale, iki kaşık, bir yastık, iki halı, iki su kabı, iki leğen, bir tepsi, bir tencere, pişmiş topraktan bir su testisi, bir kepçe, bir örgü tığı, iki alışveriş torbası, bir gebe kedi, iki dişi köpek, bir pirinç kavanozu, iki eşek, iki yatak takımı, bir takım yün elbise, iki kürk manto, bir inek, iki buzağı, bir kuzu, iki he­cin devesi, bir manda ve iki öküz. Bir dişi aslan, iki yeleli aslan, bir ayı, iki tilki, bir divan, iki yatak, iki oda ve bir sa­ray, yeşil tülden iki büyük cibinlik, iki kapılı bir mutfak ve bu torbanın benim olduğuna tanıklık edecek binlerce ya­lancı var, demiş.

Şaşkınlıktan ağzı açık kalan kadı. Ali'ye:

- Sen buna

Sponsorlu Bağlantılar

ne dersin? diye sormuş.

Ali şaşkınlıktan öyle bakıyormuş. Kadının sorusunu tekrarlamasıyla kendine gelmiş ve:

- Kadı efendi bu adam yalan söylüyor. Çünkü benim torbamın içinde harap halde bir köşk, mutfağı olmayan bir ev, köpekler için geniş bir kulübe, bir okul, oynayan çocuk­lar, komutanlarıyla bir ordu. Basra kenti, Bağdat kenti, emirlerin birinin eski sarayı, bir demirci fırını, bir balıkçı ağı, bir çoban sopası, masalsitesi.com beş güzel çocuk, on iki genç kız ve bu torbanın benim torbam olduğuna şahitlik edecek bir kervan sürücüsü, demiş.

Adam. Ali'nin sözlerini duyunca ağlayıp hıçkırmaya başlamış. Kadının ayaklarına kapanarak:

- Kadı efendi herkes bu torbanın benim olduğunu bi­lir. Çünkü torbanın içinde evvelce saydıklarımın yanı sıra bir güzel kent, on kule, iki imbik, dört satranç oyuncusu, bir kısrak ve iki tay, bir aygır ve iki beygir, iki uzun mızrak, iki tavşan, bir oğlan, bir kör, iki keskin görüşlü, bir topal, iki kötürüm, bir kaptan, tayfalarıyla birlikte bir gemi, bir 

Hıristiyan papaz ve iki çömez, bir patrik, iki keşiş ve bir de kadı var. Ayrıca torbanın içinde bu torbanın bana ait olduğuna şahitlik edecek iki kişi bulunmaktadır, demiş.

Kadı Ali'ye dönmüş ve:

- Sen bunlara ne ekleyeceksin? diye sormuş.

Ali bu kez sakinmiş ve sözüne devam etmiş: .

- Efendim benim torbamın içinde fazladan; baş ağrısı­na karşı ilaç, yara merhemi, büyü araçları, zırhlar, silah dolu dolaplar, dövüş için yetiştirilmiş bin kocabaş hayvan, ağaç ve çiçeklerle dolu bahçeler, üzümlerle dolu bağlar, elma­lar. incirler, hayaletlerin gölgeleri, şişeler, bardaklar, yeni evliler ve düğün alayı, haykırışlar ve şakalaşmalar, bir çayırda oturmuş dost meclisi, sancaklar ve bayraklar, ha­mamdan çıkan yüz kadın, tüm Irak ülkesi, iki ahır, bir cami, birçok hamam, yüz tüccar, bir kereste, bir çivi, klarnet ça­lan iki zenci, bir dinar, kumaş dolu yirmi sandık, elli ambar, Küfe kenti, Gazze kenti, Keyhusrev Nuşirevan'ın sarayı, Süleyman'ın sarayı. Belh'ten isfahan'a kadar olan bütün kentler. Hint ve Sudan, Bağdat ve Horasan ve Allah kadı efendimize uzun ömür versin bir kefen, bir tabut ve bu torbanın benim torbam olmadığını söyleyecek olanın sa­kalını kesmek için bir ustura bulunmaktadır.

Kadı bütün bunları işitince:

- Ya siz kanunlarla alay eden iki kaçıksınız, ya da bu torba dipsiz bir uçurum. Bir de ben içindekileri göreyim, demiş. Torbayı baş aşağı çevirmiş. Torbanın içinden birkaç portakal kabuğu, beş altı tane zeytin çekirdeği düşmüş.

Ali şaşkınlıkla torbadan çıkanlara bakmış ve iki büklüm kadının önünde eğilerek:

- Kadı efendi, bu torba asla benim değildir. Olsa ol­sa bu adamın olabilir. Şikâyetimi geri alıyorum, demiş. Ve kadının huzurundan bir şimşek hızıyla çıkıp oradan uzak­laşmış.