Zümrüdüanka Kuşu Okuma Masalı
Bir padişahın üç tene oğlu varmış, en güccük oğlu eyiymiş, diğerlerini ise padişah pek sevmezmiş. Padişah bir gün bahçeye gezmeye getmiş. Bahçede bulunan elma sadece bir elma verirmiş her sene. O meyveye de bir dev düşüşmüş, her sene dev olan meyveyi yermiş. Bir gün padişah demiş ki:
“Yahu ben bir padişah olayım, şu dev gelsin benim bahçemdeki elmayı yesin. Allah bana bir tek elma verir, onu da dev yer.”
Bir gün padişah getmiş, elmanın dibine yatmış. Dev öteden zırlayarak gelmiş getmiş, bunun üzerine devin gorkusundan padişah gaçmış getmiş. Bunun üzerine “böyük oğlan demiş kİ:
“A baba sen bir padişahsın, adam devden gaçar mı?”
“Eee.. oğlum ne yapayım, sen gedebilir misin?”
“Hay hay gider ben onu keserim.”
O gün böyük oğlan getmiş, varmış almanın dibine yatmış, tam uyumuş uykusu sırasında dev öteden zırlayarak gelmiş, oğlan bunun üzerine oku, yayı gomuş ve gaçmış, o oğlan da gelmiş. Daha sonra dev gene elmayı yemiş.
Aradan bir yıl daa geçmiş, ortancıl oğlan getmiş, o da aynı şekilde gaçmış. Bunun üzerine en güccük oğlan demiş ki:
“Anne bana bir çökelek kesesi hazırla, sulu mulu, ayrıca da iyi bir ekmek hazırla, gannımı eyce doyurayım, okumu, galkanımı elime alayım, bu elmayı bekleyeyim, şu deve yedirmeyeyim olur mu?”
“Olur hay hay guzum.”
Gadın bir kese çökelek gatmış, çocuğun garnını da eyce doyurmuş. Çocuk gllicını, okunu galkanını, eline almış doğru elmanın dibine yatmış, çökeleği de elmanın dalına asmış. Tam uykusu geldiği zaman çökelek üzerine damlayınca oğlan uyanırmış. Bu merasimler olurken dev zırlayarak gelmiş, çocuk gaçmamış, dev tam gelmiş gılıncı bir salmış dev gaçmış. Oğlan burdan ahilerinin yanna varır:
“Ben devi yaraladım, gelin devi takip edelim.”
Devin ganına düşmüşler, izleyi izleyi bir mağaraya gelmişler, devin gani mağaradan aşşağı enmiş. Şimdi mağaraya bir baksalar ki, mağara burcu burcu kokuyor.
“Buraya yedi gat kendir ulayalım, bu kendiri sarkıdalım dibine erişirse gedelim, olur mu?”
“Olur.”
Bir delik daş bulmuşlar, yedi gat kendiri bağlamışlar, aşşağıya sarkıtmışlar. Daş tam tabana erişdikten sonra, işin tamam olduğunu anlamışlar ve çekmişler. Bunun üzerine böyük oğlan demiş ki:
“Ben sarkmayım.”
“Olur.”
Böyük oğlanı sarkıtmışlar, oğlan aşşağıya doğru inerken demiş ki:
“Ben üşüdüm.” diye başlamış bağırmaya. Onu çekmişler, ortancıl oğlan enmiş gene aynan öyle.
En güccük oğlan demiş ki:
“Ben üşüdüm desem de, yandım desem de beni şavkıdın”
O oğlan aşşağıya enmiş üşüdüm demiş sarkıtmışlar, yandım demiş sarkıtmışlar, tam dabana endikten keyri ipi çezmişler. Bunun üzerine aşağıdan çezilen ipi oğlanlar yokardan çekmişler. Güccük oğlan oku elinde gezerken, bi bakmış ki mağaranın aşşağısı alanlıklı bir yer, orda bir sürü giz çocuğu orlarda gez ermiş. Oğlana demişler ki:
“Ya insanoğlu nerden geldin buraya?”
“Ya siz nar arsınız burlarda, ben bir dev yaralarım onu izlemeye geldim. Dev zaten yaralı, gakarsa seni öldürür.”
“Aman ağabey dev zaten yaralı çıkarsa seni öldürür”
“Yok siz yattığı yeri bana tarif edin, ben bunu öldüreceğim”
“Pekey.”
Gızlar bunun üzerine devin olduğu yeri oğlana göstermişler, oğlan devi öldürmüş. Bunun üzerine gızlar demiş ki:
“Biz üç gardaşız birbirimizden cilasız, evvele sen çık bizi sen teker teker çekersin”
“Yoo olmaz, benimgardaşlarıma itimadım var, bengardaşlarımagövenirim.” Gizin birini bağlamış:
“Çekin bu böyük gardaşımın gısmeti.”
Ortancıl gizin beline bağlamış ipi onu da çektirmiş:
“Bu da ortancl gardaşımın gısmeti.”
En güccük şeye gelincek giz demiş kina:
“Ya insanoğlu, sen önden çık, ben çıkdıktan keyri gardaşların benim yanımda senin ipini keserler, sen aşşağıya düşersin”
“Yok olmaz, ben Allah'a nasıl gövenirsem, gardaşlarıma da öyle gövenirim” Olurdu olmazdı derlerkene oğlan aşşağıdan güccük şeyin beline ipi bağlamış,
yokardan çakmışlar:
“Çekin bu benim gısmetim”
Çekmişler yokarı tekrar ipi sarkıtmışlar.
Oğlan ipi beline bağlamış, çekip gederkene bıçağa ipi bi çalmış, oğlan aşsağı enmiş getmiş gayrı. Oğlan gerisin geri inmiş. Tekrar dabana inen oğlan öte gezmiş, beri gezmiş. En son çıkarılan giz demiş ki:
“Sen burda galdın insanoğlu, burdan ileri doğru get, bir bunar var. Öğlenin ısıcağında bunarın başına iki goyun gelir. Bunların biri beyaz, biri gara, beyaz goyunun üsdüne düşebilmen dünyanın yüzüne çıkarsın. Gara goyunun üsdüne düşebilmen yerin dibine iner gedersin. Dikkat et gara goyunun üsdüne düşmemeye çalış..”
“Olur.”
Oğlan, gizin tarif ettiği yere getmiş, orda bunarı bulmuş. Öylenin ısıcağında bakmış iki goç gelmiş inadına inat. Goyunun biri siyah, biri beyaz. Hele beyaz goyunun üsdüne adayayım deyi bir atılmış, doğru siyah gocun üsdüne düşmüş. Gara goç bunu almış, yerin yedi kat zemmine almış getmiş. Ene ene ense, bir garsaklık yere varmış. Goç onu orda bırakmış varmış getmiş. Oğlan ordan gede gede getmiş bir gasabaya varmış. Gasabanın üsdünde bir garı varmış, garının da heç çoru çocuğu bir şeyi yoğmuş. Oğlan o garıya demiş ki:
“A nene bana bir su ver içeyim”
“A yavrım suyu nerde bulacağım?”
“Bîre ebe bu köyün suyu yok mü?”
“A yavrım bu köyün suyunu bir dev var, günde deve bir giz çocuğu gelin eder veririz. Dev gelini yer, ondan sonra bize suyu verir. Biz suyu devden alırız.”
“Nene bu dev nerde?”
“Bilmem amma sana gene suyu ıcık vereyim, sen burda dur, filan padişahın gizi gelin olacak, onu takip et get, o zaman suyu elde edersin!"
“Olur.”
Şimdi padişahın o gizini süslemişler, gelin etmişler, deve vereceklermiş. Onlarla beraber oğlan da getmiş. Deve gizi vermişler. Zaten bütün millet daha deve giz teslim edilmeden dönmüş getmiş. Gizin yanda sadece oğlan galmış. Oğlan gıza demiş ki:
“Devin olduğu yeri bana gösder”
“Birazdan dev buraya gelir”
“Pekey.”
masalsitesi.com
Sponsorlu Bağlantılar
Dev geldiği zaman oğlan galkanını bir atar, sonra deve gılıcını vurmuş devi öldürmüş. Oğlan gerisin geri gızla beraber dönmüş. Giz, oğlanın üzerine devin ganına elini batırarak sürer. Ordan giz geri gelmiş. Padişah bu sefer gızına demiş ki:
“Giz, köy susuz galdı sen neye geldin, neye gaçdın?”
“Baba ben gaçıp gelmedim, devi bir oğlan öldürdü”
Oğlan suyun ağzını açınca her taraf su ile dolmuş.
“Giz, köy susuz, orda kimse galmadı, sen mutlaka gaçdın, sen orda oğlanı nerde gördün?”
“Yok babacığım, ben oğlanı bilirim.”
“Gizim nerden bileceksin, burdan halkdan gelen olmadı. Filan filan getdi onlar da geri geldi.”
“Yok ben oğlanı bilirim.”
Aradan iki gün geçmiş, su akar dev yok meydanda.
“Pekey sen bu adamı tanır mısın?”
“Bilirim”
Oğlanın arkasına gizin barmağını basdığından kimsenin haberi yokmuş. Padişah ilan etmiş:
“Yedi yaşından yetmiş yaşma varıncaya dekini herkes padişahın sarayının önünde toplanacak, böyle toplu vaziyette olacak”
Halk toplanmış, o mahallenin, gasabanın bütün halgı toplanmış. Bir şöyle yörüyüşe geçmişler, geçince giz oğlanı takip etmeye başlamış. Geçe geçe herkes geçmiş, O garının yanında eğlenen o çocuk gelirken giz elinden dutmuş.
“Durl”
“Ne o bırak yahul”
“Yok, devi sen mi öldürdün? Babam seni isdiyor”
“Pekey.”
Giz oğlanı babasının huzuruna eletmiş. Padişah demiş ki:
“Oğlum dile benden dileyeceğin”
“Senin sağlığını dilerim padişahım”
“Eyi öyleyse.”
Getmiş böyle gezerek mezerek, suyun akdığı yerde bir çınar ağacı varmış. O çınar ağacının dibinde de bir köşk varmış. Oğlan o köşke yatmış. Okunu filan yanna goymuş. Orda yatarkana bir guş oraya bir yuva yapmış. Yuvasına da her sene bir evran düşüşmüş, cülüğünü yermiş. Böyle yatarkene rüyasında cülükler böyle “çürük çürük” edermiş.
Oğlan bakmış bir ilan yuvayı yeyecek. Alttan ağrı oku bi salar ilana, ilanı tıbbadan düşürmüş. Ora köşke ölüsünü gomuş ve tekrar yatmış.
Cücülerin anası gelmiş, hemen oğlanı çarpacağmış. Çünkü her sene yuvayı bir şey yermiş.
“Bu düşmanın geldi, yavrularını yeyecek.” Bu sefer yavrular demiş ki:
“Anneciğim o bizi düşmandan gurlardı, onu çarpma.”
Guş gelmiş ganadını açmış böyle, oğlanın üsdüne gölge etmiş. Yani güneş gelen yerlerini gorumuş. Uyanmış oğlan bakmış ki, üsdünde bir guş durur. Guş oğlanın yanına gelmiş ve Hak tarafından gonuşturulmuş:
“Ya insanoğlu dile dileyeceğini benden.”
“Ben senden beni dünya yüzüne çıkarmanı dilerim.”
“Eee.. peki öyleyse. Ben seni dünya yüzüne çıkarayım. Madem benim yavrularımı sen gurtardın. Benim dediğimi hazırlayabilir misin?”
“Ne dedin, söyle bakayım, hazırlarım belki.”
“Bana bir camız derisi et, bir camız derisi de su hazırlayabilir misin?” Padişah oğlanın hatırına gelmiş:
“Hazırlarım”
Ordan doğru padişahın yanna gelmiş:
“Yahu padişah baba benim senden bir dileğim var”
“Söyle”
“Bana bir camız derisi et ilen, bi camız derisi su verebilir misin?”
“Veririm.”
“Peki öyleyse” demiş ve guşun yanna gelmiş:
Guş ganadının bir tarafına suyu goymuş, bir tarafına eti, ortasına oğlanı bindirmiş ve yola çıkmışlar. Guş oğlana demiş ki:
“Hub dediğim zaman et, lüp dediğim zaman su vereceksin.”
Yükselmiş böyle hub demiş oğlan et vermiş, lub demiş su vermiş.
“Yer görükür mü?”
“Görükmez.”
“Bir daa tanı bakalım, yer görükür mü?”
“Görükür oldu gayrı, tam dünyaya çıkdık gayrı.”
Guş oğlanı dünya yüzüne çıkarmış, oğlanı aşağı endirmiş. Oğlan oturacak vakit etinden kesivermiş ve guşa vermiş. Guş da insanoğlunun eti olduğunu anlamış. Guş eti dilinin altına saklamış ve oğlana demiş ki:
“Yörü bakayım.”
Bunun üzerine oğlan topallamış: “Gel bakayım, neye topallan?”
“Sen hub deyince et tükendi, bunun üzerine ayağımın hurasını kesdim sana verdim.”
“Eyi.” demiş ve dilini altından eti çıkarmış ve oğlanın sakat gısmına guş eti yapışdırmış.
“Yörü bakayım.”
Oğlan yörümüş getmiş, guş da geri dönmüş. Oğlan buradan gizi bulmak için getmiş. Daha önce de giz demiş ki:
“Ben senin yer yüzüne çıkdığını nerden bileceğim?” O da demiş ki:
“Ben sana ellenmedik elli altın, eli değmedik elbise, ayakkabı dikerim ben.” Bu oğlanın gardaşları dünya yüzüne çıktıkları zaman gizi isdemeye başlamışlar. Gizin isdekleri de hunnarmış:
“Ben ellenmedik elli altın, dikilmedik elbise, bunları isderim.”
Oğlan yer yüzüne çıkdıktan sonra bir terzinin yanına çırak girmiş, oğlan gizin bu isdeklerinin hepsini hazırlamış. Giz da başga birine verildiği için o günlerde düğün hazırlıkları varmış.
Oğlan bir arap donuna girmiş, orda yerin dibinden çıkan oğlana giz demiş ki: “Haydin bir at ciridine gedelim”
Giz gayrı oğlanın çıkdığını arap donunda görmüş. Çünkü ellenmedik elli altını bildi, dikilmedik elbiseyi bildi, artık düğüne başlamış. Oğlan bir arap donuna girmiş ve babasının yanna varmış:
Büyük oğlana salar gardaşını, güccük oğlanı öldürür. Ortancıl oğlan getmiş onu da aynı. Bu sefer tek gendisi galmış ve babasına demiş ki:
“ Ya padişah baba ben senin oğlunum, işde bu gızlar da benim haggım” Gırk gün gırk gece düğün etmiş, biz de demitten yemeğinden geldik.
Alptekin 2002