Kargalar, Kedi, İğde Ağacı ve Ötekiler Okuma Masalı
Bir varmış bir yokmuş; varmış çünkü yokmuş, yokmuş çünkü varmış; bu dünya meraklılara darmış çünkü kocamanmış... Şehirler içinde bir şehirde; semtler içinde bir semtte; bahçeli bir apartmanda, yok, daha iyisi apartmanlı bir bahçede meraklı mı meraklı, Neşe adında bir çocuk yaşarmış.
Neşe, apartmanın arkasındaki küçük bahçeye ve bahçede oynamaya bayılırmış. Çapalanmış topraktan, biçilmiş çimlerden gelen kokular çok hoşuna gidermiş. Kokuyu içine çeke çeke lastik, ip atlama, sek sek, evcilik oynarmış arkadaşlarıyla. Evcilik oynamayı daha çok severmiş. Evcilik oynarken yan inşaattan aldıkları delikli tuğlaları dikkatle kırarak minik dolaplar, masalar, yataklar yaparlarmış. Gene inşaatın kumları arasından çıkan midye, istiridye, şeytan minaresi kabuklarından da tabaklar çanaklar yaparlarmış. Karınları acıkınca Neşe’nin annesine koşarlarmış. Neşe’nin annesi tüm çocuklara küçük kekler, poğaçalar, börekler verirmiş. Çocuklar tekrar bahçeye iner oynamaya devam ederlermiş.
Küçük kızın bahçede en sevdiği şeylerden biri de gizlice kuşları seyretmekmiş. Öyle meraklıymış ki hepsinin adını tek tek öğrenmiş. Hepsine ayrı ayrı ilgi duyarmış. Dallarda “cirkleyen” serçeleri sevimli bulurmuş mesela. Sakalarla ispinozların sesini duyar fakat bir türlü kendilerini göremezmiş. Pervazlarda gezinen kumrular, neden bilinmez, içine bir tuhaflık verirmiş. Güvercinler, hele gökyüzünde küme halinde uçan evcil beyaz güvercinler onu çok heyecanlandırırmış. İlkbaharda gelen kırlangıçların yuva yapışlarını, birbirlerine çarpmadan hızla uçuşlarını seyretmek ayrı bir keyifmiş. Kışın kara bulutlar gibi inen sığırcık sürüleri ve sığırcıkların sivri gagalarıyla tüylerindeki gizli renkler çok ilgisini çekermiş. Martılar hep denizi hatırlatırmış. Birkaç kere çook yukarlarda bir çaylak bile görmüşmüş. Birkaç kere de saksağan ile kuyruk sallayan görmüş. Yaz akşamları balkonun yanındaki ağaca tüneyen baykuşun sesleri önceleri biraz tedirgin etmiş fakat zamanla alışmış. Yarasalara da aynı şekilde zamanla alışmış. Ve yarasanın bir kuş değil bir memeli olduğunu da babasından öğrenmiş. Babası hep şöyle dermiş, “Hayvanların çoğu zararsızdır. Eğer sen de zararsızsan.”
Neşe, babasının söylediklerine körü körüne bağlanmayacak ve babasının söylediklerini kulak arkası etmeyecek kadar akıllı bir kızmış. Ayrıca bütün kuşlar içinde en çok kargalara ilgi duyuyormuş. Çünkü kargaları çok akıllı bulurmuş. Babasının söylediğine göre kargalar sayabilirmiş. Fakat sadece dörde kadar. Dörtten sonra kafaları karışırmış. Gene babasının söylediğine göre insanlar da dört şeyi hemen görür, tanır, fakat dörtten fazla şey gördüklerindeyse kafaları karışırmış. Bu bilgi, Neşe’nin kargaları daha çok merak etmesine neden olmuş. Nerde karga sesi duysa kafasını çevirmeye başlamış. Kargalar bir cevizi kırmak için yükselir yükselir sonra cevizi çoook yukardan bırakırlarmış. Ceviz kırılıncaya kadar bu işi tekrarlarmışlar. masalsitesi.com Neşe bir kere, kırmak için cevizi asfalta bırakan bir karga bile görmüş. Niye? Asfalttaki çetin cevizin üzerinden araba geçsin de kırılsın diye... Sonra bir gün bir kargayı kendi evlerinin mutfak kapısını açmaya çalışırken görmüş. Hemen sinmiş bir köşeye seyretmiş. Karga ağzındaki tahtayı aralık kapıya sıkıştırıp bir kaldıraç gibi kullanmıyor mu? Neşe’nin ağzı, hayretten bir karış açık kalmış.
Neşe bir
Sponsorlu Bağlantılar
gün de bahçede en sevdiği ağaca, iğde ağacına bakıyormuş. Aydınlık bir bahar günüymüş. İğdenin kokusu insanı mest ediyormuş. O da ne! Ağacın dibinde bir tekir kedicik, ağacın dalındaki kargalara sinsi sinsi yaklaşmaktaymış. Aklı sıra gizlice yaklaşıp kargaları yakalayacak. Kargalar dönüp bakmamışlar bile. Kendi aralarında “Gak guk!” etmeye devam etmişler. Kedi yaklaşmış yaklaşmış. Birden ok gibi fırlamış. Kargalar sanki kahkaha atar gibi o ânda havalanmışlar. Tekirin pençeleri boşluğu tırmalamış. İstediğine ulaşamayınca sanki hiçbir şey olmamış gibi patilerini yalamış. Kargalar bu durumu görmezden gelir mi? Gelmemişler zaten. Kedinin tepesinden, arkasından, önünden, sağından, solundan dalışlar yapmışlar. Biri mesela bir yerden dalmış, kedi tam kendini koruyacakken, diğeri ters taraftan dalışa geçmiş. Dakikalarca bu durum sürmüş. Kedicik çareyi iğde ağacının en sık dallı yerine sığınmakta bulmuş.
Neşe, ilk defa kargalara kızmış. Onlara taş atmış. Babası görse çok kızarmış bu işe. Ama ne yapsın, kediciği korumak istemiş. Evet başlangıçta kedinin de niyeti kötüymüş fakat şimdi zayıf durumda olan tekirciğin kendisiymiş. O yüzden birkaç taş fırlatmış kargalara. Bu sefer kargalar Neşe’ye doğru dalış yapmışlar. Neşe kaçmaya başlamış. Bir sağdan bir soldan geliyorlarmış. Küçük kızın ayağı takılmış. Düşmüş! Dizi sıyrılmış. Korkudan kıpkırmızı olmuş. Başlamış ağlamaya. O ağlaya dursun kargalar konmuş iki yanına. Bakmışlar tuhaf tuhaf.
Ve biri konuşmuş, “Korkma çocuk! Biz sadece eğleniyorduk. Ne kediye ne sana zarar vermek istemedik. Dizin sıyrılmış azıcık. Bu yüzden kusura bakma. Ama bize hak ver! Çünkü önce kedi saldırdı bize! Hem sen de taş attın önce.”
Neşe burnunu çekerek gülümsemiş, “Haklısınız! Babam demişti zaten, "Hayvanların çoğu zararsızdır. Eğer sen zararsızsan!" demişti.”
Kargalardan diğeri konuşmuş, “Biliyor musun küçük baban da belki eskiden bir kargaymış? Belki sen de önceden bir kargaymışsın?”
Neşe, “Anladım! Eğleniyorsunuz benimle!” diyerek dudaklarını büzmüş.
En son konuşan karga gene konuşmuş, “Tam olarak değil!.. Ama neden yani olamaz mı? Belki önceden de ben bir insandım!”
Neşe, “Olur mu öyle şey!” diye çıkışmış.
İlk konuşan karga, “Hepimiz sonuçta atomlardan yapılmıyor muyuz? Hatta bendeki bazı hücrelerle sendeki bazı hücreler aynı değil mi? DNA’larımız bile çok benziyor.”
Neşe şaşkınlık içinde, “Hiçbir şey anlamıyorum dediklerinizden!” demiş yüzünü ekşiterek.
Kargalar koro halinde, “Akşama babana sor o zaman!” demişler. Ve uçup gitmişler.
Neşe kala kalmış. Öyle meraklanmış ki eczanede dizine pansuman yapılırken ağlamamış bile. Bir ân önce akşam olmasını ve babasının gelmesini dilemiş. Tabiki de akşam olmuş. Neşe’nin babası gelmiş. Neşe olayı anlatmış. Sorusunu sormuş. Babası da kızını dizine oturtup kargaların nasıl haklı olabileceğini ayrıntılarıyla anlatmış. Neşe babasının ve kendinin önceden bir karga olabileceğine gerçekten inanmış. Sadece karga değil her şey olabileceğine inanmış. Gece uykuya dalarken bir karga olmuş bir serçe, bir baykuş olmuş bir çaylak, bir kedi olmuş bir iğde ağacı, bir su olmuş bir toprak... Sonunda her şey ama her şey yani bütün bir evrenin ta kendisi olabileceğini anlamış. Eğer Neşe koskoca bir evrense şu küçücük yatağa nasıl sığdığına şaşırarak uykuya dalmış.
Her zaman ki gibi ama bu sefer büyüklükleri değişik üç elma düşmüş gökten. Ee! Üçü de evrenin başına.
CÜNEYT UZUNLAR